Anlatıma dair en manalı sloganı en başta yazmak istedim şuan;
ANLATILMAZ YAŞANIR:):)…(Yine de inatla anlatacağım:))…
Bizim için heyecanla beklenilen gün gelmişti de çatmıştı da hatta şuan geçmişti bile…Acıklı bitiş kısmını düşünmekten ziyade yaşadığımız süper keyifli anları bir kez de yazımsal olarak geçerken, tekrar tekrar hayalleriyle tadını çıkarma fırsatı bulmanın tadındayım…
Günlerden bir ‘’Cumartesi’’ fakat sıradan bir cumartesi olmadığından özel isim kıvamında yazıyorum… Aylardan Kasım… Ayın günlerinden ise 21’i:):)…Saati hiç sormayın çünkü başlamasıyla bitimi arasında bir sürü saat dilimi var…
Mmmmmm aslında gün benim açımdan hiç de hoş başlamadı, çünkü yeni mezun olmanın azizliğini yaşadığım bir dönemde, o sınav benim, bu görüşme senin koşturup duruyorum... Anlayacağınız bugün de sabah erkenden kalkıp hatta gece hiç uyuyamadan kalkıp güne başladım. Halk Bankası’nın sınavı olduğu için erkenden evden çıkıp Umut Tepe Yerleşkesi’nin yolunu tuttum… Aramızda kalsın, gün bizim için sadece sınavla sınırlı olmadığından gayet süslenip püslenip sınava gittim:):)…Hatta insanlar: ‘’bu hatun da nerden çıktı sabahın köründe bu ne renk bu ne süs’’ demişlerse de halt etmişler hıhhhh:):):)…İşin katliamlı kısmını atlattıktan sonra işteeeeeee başlıyordu bizim saltanatımız:):):)
Bugünü yaşayabilecek nadir şanslı insanlardan biri olmak benim için müthiş bir şey çünkü bugünü yaşamak, bu kadar keyif almak aslında göründüğü kadar da kolay değil… Öncelikle bunun için dost bulmanız gerekir ki bu çok zordur hatta dost bulmak da yetmez öyle bir dost olmalıdır ki birbirinizin gözündeki ışıktan bile keyif alabileceğiniz, aynı yöne giderken aynı heyecanı birlikte tadabileceğiniz hatta ‘’nedersin yapalım mı?’’ diye sormasına bile fırsat vermeden onunla istediği şeyi keyifle yapabileceğiniz biri…

İşte bu şansa erişmenin yanında, bir gün içinde her şeyi sığdırabileceğiniz bir zamana ihtiyacınız da var..Zaman da buldunuz diyelim,bu hızı kaldırabilecek bir enerji de sizin büyük bir gereksiminiz...İhtiyaçlar bitmez tükenmez,bu yazı uzar da uzar diye ben geri dönüyorum konumaJ…Saat 14:30 gibiydi,bana ‘’deli manyak’’ demekten hoşlanan canımla NCİTY’ de buluştuğumuzda…Düşünün,ben resmen uykusuzum,3 saatlik bir sınavdan çıkmışım,normalde bitik bir halde olmam gerekirken Minemi gördüğüm an sanki enerji yüklemesi oldu ve güne başlama atışı yapıldı,maraton başladı :P:P… İlk olarak enerji kesintisini engellemek adına en sevdiğimiz şeylerden biri olan tıkınma durumuna geçtik…Biraz reklam olacak ama(isteyen,sıkıntı duyan mozaiklesinJ)BURGER KING’ te tek menü bu kadar,çift menü şukadar diyen kampanyadan faydalandık,az para çok yemek her daim keyiflidirJJ..Yemeğimizi yerken Mine’nin işyerinden bir ablayı gördük(çok özür dileyerek ismini hatırlayamıyorum) ve hem yemek hem keyifli bir sohbet eşliğinde bir süre geçirdik…Enerjimizi bitmez tükenmez bir hale getirdikten sonra hızla,güle oynaya ve tabii ki her daim ufak dedikodular yapıp kaaah kızıp kaaah kahkahalarla fuardaki BUZ PATENİ’ nde aldık soluğu





Heyecanla 38 numaralı iki çift pateni ayağımıza geçirdikten sonra dudak uçurtacak bir eğlenceye başladık…Yaşamak lazım,görmek lazım boşuna demiyorum:):) inanın bizi yaşamak lazım:):)…Benim ikinci buzla buluşmam,Minecik bu konuda uzman olsa da görseniz sanki kırk yıllık patenci benim(tabii kayarken değil sadece görsel olarak)…Hatta yazımda şuan pembe rengi kullanıyor olmam da bununla ilgili biraz da:):)…Siyah kıyafetim,pembe çoraplarımla ve tabii ki ayağımdaki patenimle, resmen patenciler yanımda halt etmiş gibiydi..Kayma açısından hemen adapte olamasam da görselliğim sayesinde poz verirken cidden iddialıydımJ.Kayma işinde de ilk dakikalar hariç acemi olduğumu da düşünürsek fena sayılmazdım hıhhhhJ,ama bu konuda Mineciğimi alkışlıyorum,hatun tek ayakla şov yaptı bana,çok şanslıyım anlayacağınız..30 dakikalık paten maratonumuz bittiğinde ben paten paten patennnn diye sayıklamaya başlamıştım bile ve bu sayıklamam tüm gün sürdü.Burada bir reklam daha vereceğim,gerçekten keyifli bir spor, İzmitli arkadaşlarım için fuar içindeki salon gidilebilir bir yer.Hem fiyat uygun hem de farklı bir tat yaşamış oluyorsunuz.Her ne kadar pisti çok çizik olsa da belki biz kötü kısmına denk gelmişizdir diye umut edip,size bu keyfi yaşamanızı tavsiye ediyorum…
Pateni hiç düşmeden kafa göz kırmadan bitirdikten sonra oradan güzel bir tebessümle ayrılıp kahve falı baktıracağımızı umduğumuz Sıla Cafe’ ye gidiyoruz…Ama bu sefer işlerimiz rast gitmiyor,çünkü kahve falı bakan hatunlar bayrama kadar izinliymiş:(:(:(…Tabii biz yıkılıyoruz ama saniyelik bir yıkılma bu,çünkü bugünü hiçbir gücün yıkma ihtimali yok,hemen toparlanıp nescafe ve sıcak çikolatamızı yudumlayıp sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyoruz..Bazen birbirimizi övüyoruz, bazen eleştiriyoruz, bazen hayal kuruyoruz, bazen de konu aşklara kayıyor,aptallaşıp gülüşüyoruz..Aşk ne tuhaf şeysin sen,burada bile dokundurmadan sana lafı, geçemeyeceğim…Buarada saatimiz 17:00 civarı olmuş ki biz bugün sosyalliğin dibine kadar yaşayacağımıza ant içtiğimiz için vakit nakittir diyip oradan ayrılıyoruz.Dolphin’ e girip küçücük bir mola(şşşşş ama yaaaa, bunu da açık açık yazmayayım yani:):))verdikten sonra çıkıyoruz sinema kısmına…Elimizde iki film var gidelim dediğimiz,birisi 2012 diğeri NEFES…Hemen bilet sırasına girip önce 2012 yi soruşturuyoruz fakat yer kalmadığından seçenekler teke düşüyor ve NEFES filmine 18:30 seansına biletlerimizi alıyoruz…Sıradayken,Mine’nin de, tabii ki benimde burnuma güzel mısır kokusu geliyor ve GDO’ yufilan unutup hemen mısır satıcısının önünde alıyor Minecik soluğu,ben o sırada telefonla konuşuyordumJ…Koca bir bardak mısır ve iki kaşıkla geliyor yanıma Minecim..1 saat vaktimiz olduğu üzere oturup keyifli keyifli mısırımızı yiyor,yine gülüp çene çalıyoruz.

Ardından film zamanıııı…2 saat şahsen ben soluksuz filmi izliyorum ve özellikle 2.bölümünü şiddetle tavsiye ediyorum.İlk bölümünde de fragmanının oluşturulduğu kısmı bence süper…Sanıyorum artık Türk Filmleri de her geçen gün kalitesini,zekasını arttırıyor ve bu benim göğsümü kabartıyor..Yine MİLLİYETÇİ ruhum çıkıyor meydana..Filmden bahsedip sizin film izleme zevkinizi asla katletmeyeceğim sadece gidin izleyin iyi seyirler… Filmimize de gözümün yaşı karıştı, hoş karışmayacak gibi de değildi aslını isterseniz, sanırım sinemanın en kötü kısmı da buJ; bir sürü insan, karanlık bir ortam ağlamak istiyorsunuz, belki içli içli, belki bağıra bağıra ama asla yapamıyorsunuz... Bazen gözyaşınız içinize akıyor, bazen gözünüzden ufak ufak süzülüyor ve işte yandığınız an o an, eğer ışık yanarsa vay halinize…Işıktan sonra acıklı kısım tüm bedeninizden gidiyor alıyor eyvah rezil oldum durumu, bir panik bir tuhaf gülümseme, kaçamak etrafa bakışlar acaba birileri beni gördü mü insanlar bana bakıyor mu? İşte içli içli sessizce süzüldü gözyaşlarım,neyse ki yakalanmadım:):)…Filmimiz ardından sıra geliyor eğlenmeye…Durmak yok…Enerji son surat devam ediyor…Yola koyuluyoruz..Mineciğimin meğersem sinemada deliler gibi cips istemiş canı,en yakın büfeden bu ihtiyacını karşılayıp yürüyüş yolundan İzmit içine doğru yol alıyoruz tabii ki bize yolda cipsimiz eşlik ediyor..Fark etmişsinizdir eminim ama yine de olur da gözünüzden kaçmıştır diye şunu da dillendireyim: sürekli yiyoruz:)…Sanıyorum yaşam amaçlarımızdan,en büyük keyiflerimizden biri yemek maalesef kiLL :)…Cips bitiyor ama yürüyüşteki ilk amacımız midye yemek olduğundan Tren İstasyonu’nun oradaki Midyeci de alıyoruz soluğu…Oraya gidiyoruz Mine’nin burnu durur mu hemen kokuya yöneliyor ve midye yanında(bana yalvarıp ikna ediyor) çeyrek kokoreçte söylüyoruz…Buranın üzgünüm ki reklamını yiyeceklerin tadı olarak iyi yapamayacağım,fakat hizmet konusunda kesinlikle takdirlerimizi kazandılar…Midyelerinin tadı gerçekten kötüydü fakat kokoreçleri fena değildi ammmaaaaaa gel gelelim ki hizmetlerine şapka çıkarıyorum…Kokoreçlerinin yanında ıslak mendil ve tekli naneli sakız verdiler,ayrıca güler yüzlü kibar bir ağabeyimizdi ve hesabı ödediğimizde de bize bugünü hatırlatacak(hoş unutmayız asla ama olsun)birer tane tükenmez kalem hediye ettiler…Tabii tüm gün elimizde fotoğraf makinemiz de eksik olmadığı için her anı kare kare kareledik…Oradan ayrılmamızın ardından hızlı adımlarla kol kola girdik 262’ye…Farklı bir kata geçmişler ve yeni bir dekorla keyifli bir hal almış 262..Şansımız da bugün bizleydi ya da falın şanssızlığını örtüp bugünü en iyi şekilde hatırlamak için bize bir kıyak geçti,bir baktık canlı müzikte var…YİİİİİHHHHUUUUUUUU:):):)...
Saat durmalı saat ilerlememeli, yelkovanla akrep bize bir kıyak geçmeli bugün bitmemeli bitmemeli... Maalesef ki her güzel şeyin sonu olduğu gibi ve son minibüsün de 23:45 de olduğunu öğrendiğimiz içindir ki 23:30 da ayaklarımız geri giderekten yola çıkmak zorunda kalıyoruz… Tabii ki gonk sesini duyup herşeyin kabağa dönmesini istemediğimiz hatta camdan ayakkabımızı bir merdivende düşürmemek için zamanında oradan ayrılıyoruz… İnanın ki 23:48 de minibüs 3 dakika geç geldiğinde korkudan ruhumuzu teslim edebilirdik… Durakta beklerken ikimizin yüz ifadesini görmeniz gerekirdi:)…Acaba araba yoksa nerede kalırızın planını yapmaya başlamış, en olası yerin Orduevi olduğuna karar vermiştik bile:):)…Neyse ki korkulan başa gelmedi, minibüsümüz kendini gösterdi ve biz binip yuvamızın yolunu tuttuk... Değirmendere’ye geldiğimizde hemen eve girdik ve kısa sürede yatağımızda bugünü nihayete erdirmenin burukluğuyla, gözlerimizi uykuya teslim ederken diledik ki; bugünler her günümüz olsun… HERGÜN BU KADAR KEYİFLİ OLSUN…
KURABİYE’ DEN SEVGİLERLE HEPBİRLİKTE ESEN KALALIM:):p