Y-e-d-i-g-Ö-L-L-e-r


















Bayram’da YEDİGÖLLER :)
Ramazanı da kurstu oydu buydu derken atlattık. Hadi bakalım bayram gelsin gezelim diye düşünürken arkadaşlar Marmaris turuna katılıyorlarmış. Benim bütçeyi aşınca buralarda bi yere gideyim, Dağ bayır gezelim diye düşündüm . Google saolsun, Günü birlik turlar deyince hemen alternatif birkaç yer çıkarttı.
Sonuç; ( Rin ) Tin Tin Tur ile Yedigöller :)
Arkadaşım emelovski’yi de arayıp ondan da okey aldım. Rezervasyonları yaptım .. Sıra Pazartesiyi beklemeye kaldı .
Pazartesi... Güne koştur koştur başladık. İlk mola yerimiz kahvaltı içindi. Kahvaltı… Genel anlamda biz Türklerin çoğu zaman alel acele atlattığı öğün olsa da bazı durumlarda uzun uzadıya keyifli, bol çeşitli iyi hizmetin olduğu zaman ve mekânlar da kahvaltı yapmayı pek severiz. Bence turlar bu zamanlardan biri… Kahvaltı yeri için daha özenli bir tesis seçilmeli ve misafirlerin ortak olarak kahvaltı edilmesi sağlanmalıydı.( Birlik, beraberlik ve kaynaşma açısından. Tüm gün birlikte geçirileceği için ne kadar erken kaynaşılır ise o kadar keyifli olur diye düşünüyorum. ) Velhasıl daha güzel bir tesis seçilebilirdi diye sohbet ederken yinede ballı kaymaklı karışımla az biraz bayatta olsa ekmekleri midemize indirdik :) Kaptan sürücümüz Emin ağbi gayet keyifli bir yolculuk yaşattı bizlere. Programlı bir müzik eşliğinde biz misafirlere yol boyunca güzergâhlar hakkında bilgi de verilse idi daha memnun olacaktık.( Kendi adıma ) Benzin almak için mola verdiğimiz diğer bir tesiste ki restoran çok hoşuma gitti. Sizler için birkaç fotoğraf ekledim. Görmekte hatta gidip yemek yemekte fayda var . Tekrardan düştük yollara… Yukarılara çıktıkça sis kendini iyicene belli etti. Güzelim doğayı bembeyaz sisler içinde izlemek ayrı bir keyifti bizim için. Tabi yolun ara ara sağ ara ara sol kısımında sislerin içindeki uçurumları görmezden gelir isek :) Öğlen saatlerinde bolu / Yedigöllere vardık. Kısa bir organizasyonsuzluğun ardından parkurumuza başladık. Sırayla tüm gölleri gezdik, Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazligöl, Küçükgöl, İncegöl, Sazlıgöl.... hepsinin ismine nazır ayrı hikayeleri vardı..Hasbel kader Tur Şirketinin sahibi Hakan Süslü Bey’in anlattıklarını dinlemiş olsam da, tabelalardan takip ile göller hakkında az çok bilgi sahibi oldum . Bu arada neden Tur rehberiniz anlatmadı der iseniz, Onu bizde bilmiyoruz. Abdullah Bey ‘in kulakları Çınlasın :) Kapri pantolon ve sandaletleri ,elinde şemsiyesi eşliğinde bizi arkadan takip etmekle yetindiği için , Tur şirketinin sahibi hakan bey bize yardımcı oldu bu konuda :) Yemek Molası .. Mangalda pişen ,Sucuk , köfte, mantar eşliğinde güzelce yemeklerimizi yedikten sonra parkura devam için yine yollara koyulduk. Sanırım ilk durğımız pisagor ağacı idi. Güzel bir hikayesi var.. Hikayasi ne mi ? Yok, Öyle herşey Önünüze Gelmemeli Araştırın bakalım :):)
Ahh size gülen kayalardan bahsetmeden geçemeyeceğim :) Biraz zor olan bir patikanın tepesinde kayalıklar vardı.Tabi ilk baktığımızda neresi gülüyo bunun kardeşim diye düşünürken, baktık ki Hakan bey ordan , sizin halinize gülen kaya bu diyince ironiyi anladık. Zor zahmet arada ayaklarımız kaya kaya, tırnaklarımızın içine çamur gire gire de olsa parkuru bitirmek keyifli idi. Sırada geyiklerin yemeklerini yediği yaşam alanları vardı… Yolculuğa başlamadan, Tur’un web sitesinde yazan yazıya istinaden, ‘’Hatta eğer şanslıysanız geyikleri bile görebilirsiniz ‘’ Emel'in, Mine “ iyi bir çocuk olur isek şirinleri görebiliriz ”geyiği ile gün içinde döndük dolaştık. Gün sonun da ne geyik ne şirin görebildik anladık ki iyi birer çocuk değilmişiz :):) … bu arada geyiklerin yaşam alanı derken daha güzel bir yer beklemiştim. En azından parkın idarecileri bu konuda hassa davranmışlardır diye düşünmüştüm. Karşımıza çıka çıka 30 metrekare ya var ya yok kare şeklinde bir katlı bi yer çıktı. Sonuç Hayal kırıklığı …ben geyik olsam ormanı yeğlerim. İlgililere anekdot :) Yeşilin neredeyse her tonu, gökyüzünün sisli puslu hali, doğanın biz insanoğluna sunduğu binbir türlü görsel nimeti ( çeşit çeşit mantarlar, ağaç tipleri,yeşil yaprakların içinden sarı yaprakların çıkması, göllerin kıvrımlar ve daha niceleri ), Gökyüzünden üstümüze yağarak gün boyunca bizlere eşlik eden yağmur…
Hepsi birer doğ harikası idi. Gözümüzün ,Gönlümüzün yeşile, doğaya, şen kahkalara doyduğu ,yağmur çamur keyifli koşuşturmalar ,Görsel şölenler ile geçen güzel bir günü arkadaşım emel ile geçirdikten sonra yorgunluktan uyuklayarak geri dönüşe geçtik.
Vakit fırsat yok diyerek yakınılan bu zamanda kendinize ve sevdiklerinize zaman ayırın. Yaşadığımız Ülkenin bize sunduğu tüm güzellikleri elden geldiğince görmeye çalışalım derim.
İlla ki Otobüse, trene, bir vasıtaya binmenize gerek yok.Alın küçük bi sırt çantası sırtınıza ve koyulun yollara... En kısa zamanda başka maceralarımı sizlerle paylaşmak üzre hoş ve sağlıcakla kalın… Yedigöller / Bolu 21.09.09 Mine ÖZÇELİK

Hiç yorum yok: