....................25.Yaşım....................


Yaş 25...
Yolun yarısına daha koskocaman 10 tane yıl var :):)
Doğum günleri.. Öyle aman aman
önemsemediğim ,unuttuklarında kızmadığım günlerdendir. Ama her geçen yıl anlıyorum ki, hatırlanmak, önemsenmek, sevildiğini hissetmek o kadar güzel ki tadını yeni yeni alıyorum :)


Bu yılda sabahın 8 'inden başladı kutlamalarım :) -larım diyorum bu sene 3 tane pasta üfledim :)
Birde saatler 00:00 'da telefonda sesi( Bestem ) bir diğeri de yanımda olan ( Sinemim ) dostlarım...Hepsi ayrı ayrı önemliydi benim için.
. . İYKİ VARSINIZ...

Eren... En sevdiğim büsküvili pastayı sabah sabah kalkıp yapmıştı...


Hem bir o kadar lezzetli hemde bi o kadar değerliydi benim için...Eren'ede yazdığım gibi , eren benim 24.yaşımın son arkadaş hediyesi :) Teşekkür ederim Eren :)
Öğlen...

Çiçekçi geldi .Birden buda nerden çıktı derken karta ilişti gözüm, sevgiler Kadir Ercan...Hem mutlu oldum hem utandım.Kadir Ağbim , Teşekkür ederim.
( Bu arada neden utandım, kadir ağbimi ofisinde her ziyarete gittiğimde elim dolu dönerim, Ya güzel bir kalem ya kalemlik,ya börek..Ofisini yenilediğinden bu yana bende eli boş gittim.Ondan utandım )
Akşam...
İkinci pastam..
Neşe Ablam ve Ali Amcam... Yalaşık 10 sene belkide daha fazla zamandır, hayatım daki en deneyimli arkadaşlarım :)): eheu heue heueh
Arkadaşım diyorum onlar için, saygısızlık etmek istemem ama :)
İyki varsınız, sizleri çok seviyorum...
3.pastam
Şirketteki arkadaşlarım yılbaşı eğlencemizde süpris yaptılar, Çocuklar gibiydim.Hepinize Teşekkür ederim..
Hayat akıp gidiyorken geçen her günü şükrederek bitiriyorum.Bugünde genelde yaptığım gibi şükrettim.Sevdiklerimin yanımda olduğu ve beni sevdikleri için...
İyi ki varım , diyebildiğim için şükürler olsun...

Anne ve Babam'a Binlerce Teşekkürler....

Doğmama vesile oldukları için :):) ehueh heueh heueh

Kurabiyem ile yine bi haftasonu :)




Ne güzeldir dostlarınla mutlu olabilmek, en kötü anında bile abuk subuk herşeye gülebilmek...
( Vucudu renkli insanların ortalalıkta dolaşması gibi :) mesela mor renge sahip olmak aa o zaman yeşil sweat giyemezdik :):):)) diye )
Birlikte sohbetle karışık sızarak uyumak, uyandığında kaldığın yerden sohbete dön dolaş aynı yerden devam edebilmek...
Ne biliyim daha birçok şey işte :):):)
İyi Kötü her zaman yanımda olduğun için Teşekkür ederim :) Bestem :):)
Fotoğraflar eski haftalardan :)








BIR GÜNLÜK SALTANAT…

Kalem Kurabiyemde, İyi Okumalar :)

Anlatıma dair en manalı sloganı en başta yazmak istedim şuan;

ANLATILMAZ YAŞANIR:):)…(Yine de inatla anlatacağım:))…
Bizim için heyecanla beklenilen gün gelmişti de çatmıştı da hatta şuan geçmişti bile…Acıklı bitiş kısmını düşünmekten ziyade yaşadığımız süper keyifli anları bir kez de yazımsal olarak geçerken, tekrar tekrar hayalleriyle tadını çıkarma fırsatı bulmanın tadındayım…
Günlerden bir ‘’Cumartesi’’ fakat sıradan bir cumartesi olmadığından özel isim kıvamında yazıyorum… Aylardan Kasım… Ayın günlerinden ise 21’i:):)…Saati hiç sormayın çünkü başlamasıyla bitimi arasında bir sürü saat dilimi var…
Mmmmmm aslında gün benim açımdan hiç de hoş başlamadı, çünkü yeni mezun olmanın azizliğini yaşadığım bir dönemde, o sınav benim, bu görüşme senin koşturup duruyorum... Anlayacağınız bugün de sabah erkenden kalkıp hatta gece hiç uyuyamadan kalkıp güne başladım. Halk Bankası’nın sınavı olduğu için erkenden evden çıkıp Umut Tepe Yerleşkesi’nin yolunu tuttum… Aramızda kalsın, gün bizim için sadece sınavla sınırlı olmadığından gayet süslenip püslenip sınava gittim:):)…Hatta insanlar: ‘’bu hatun da nerden çıktı sabahın köründe bu ne renk bu ne süs’’ demişlerse de halt etmişler hıhhhh:):):)…İşin katliamlı kısmını atlattıktan sonra işteeeeeee başlıyordu bizim saltanatımız:):):)

Bugünü yaşayabilecek nadir şanslı insanlardan biri olmak benim için müthiş bir şey çünkü bugünü yaşamak, bu kadar keyif almak aslında göründüğü kadar da kolay değil… Öncelikle bunun için dost bulmanız gerekir ki bu çok zordur hatta dost bulmak da yetmez öyle bir dost olmalıdır ki birbirinizin gözündeki ışıktan bile keyif alabileceğiniz, aynı yöne giderken aynı heyecanı birlikte tadabileceğiniz hatta ‘’nedersin yapalım mı?’’ diye sormasına bile fırsat vermeden onunla istediği şeyi keyifle yapabileceğiniz biri…




İşte bu şansa erişmenin yanında, bir gün içinde her şeyi sığdırabileceğiniz bir zamana ihtiyacınız da var..Zaman da buldunuz diyelim,bu hızı kaldırabilecek bir enerji de sizin büyük bir gereksiminiz...İhtiyaçlar bitmez tükenmez,bu yazı uzar da uzar diye ben geri dönüyorum konumaJ…Saat 14:30 gibiydi,bana ‘’deli manyak’’ demekten hoşlanan canımla NCİTY’ de buluştuğumuzda…Düşünün,ben resmen uykusuzum,3 saatlik bir sınavdan çıkmışım,normalde bitik bir halde olmam gerekirken Minemi gördüğüm an sanki enerji yüklemesi oldu ve güne başlama atışı yapıldı,maraton başladı :P:P… İlk olarak enerji kesintisini engellemek adına en sevdiğimiz şeylerden biri olan tıkınma durumuna geçtik…Biraz reklam olacak ama(isteyen,sıkıntı duyan mozaiklesinJ)BURGER KING’ te tek menü bu kadar,çift menü şukadar diyen kampanyadan faydalandık,az para çok yemek her daim keyiflidirJJ..Yemeğimizi yerken Mine’nin işyerinden bir ablayı gördük(çok özür dileyerek ismini hatırlayamıyorum) ve hem yemek hem keyifli bir sohbet eşliğinde bir süre geçirdik…Enerjimizi bitmez tükenmez bir hale getirdikten sonra hızla,güle oynaya ve tabii ki her daim ufak dedikodular yapıp kaaah kızıp kaaah kahkahalarla fuardaki BUZ PATENİ’ nde aldık soluğu

































Heyecanla 38 numaralı iki çift pateni ayağımıza geçirdikten sonra dudak uçurtacak bir eğlenceye başladık…Yaşamak lazım,görmek lazım boşuna demiyorum:):) inanın bizi yaşamak lazım:):)…Benim ikinci buzla buluşmam,Minecik bu konuda uzman olsa da görseniz sanki kırk yıllık patenci benim(tabii kayarken değil sadece görsel olarak)…Hatta yazımda şuan pembe rengi kullanıyor olmam da bununla ilgili biraz da:):)…Siyah kıyafetim,pembe çoraplarımla ve tabii ki ayağımdaki patenimle, resmen patenciler yanımda halt etmiş gibiydi..Kayma açısından hemen adapte olamasam da görselliğim sayesinde poz verirken cidden iddialıydımJ.Kayma işinde de ilk dakikalar hariç acemi olduğumu da düşünürsek fena sayılmazdım hıhhhhJ,ama bu konuda Mineciğimi alkışlıyorum,hatun tek ayakla şov yaptı bana,çok şanslıyım anlayacağınız..30 dakikalık paten maratonumuz bittiğinde ben paten paten patennnn diye sayıklamaya başlamıştım bile ve bu sayıklamam tüm gün sürdü.Burada bir reklam daha vereceğim,gerçekten keyifli bir spor, İzmitli arkadaşlarım için fuar içindeki salon gidilebilir bir yer.Hem fiyat uygun hem de farklı bir tat yaşamış oluyorsunuz.Her ne kadar pisti çok çizik olsa da belki biz kötü kısmına denk gelmişizdir diye umut edip,size bu keyfi yaşamanızı tavsiye ediyorum…




Pateni hiç düşmeden kafa göz kırmadan bitirdikten sonra oradan güzel bir tebessümle ayrılıp kahve falı baktıracağımızı umduğumuz Sıla Cafe’ ye gidiyoruz…Ama bu sefer işlerimiz rast gitmiyor,çünkü kahve falı bakan hatunlar bayrama kadar izinliymiş:(:(:(…Tabii biz yıkılıyoruz ama saniyelik bir yıkılma bu,çünkü bugünü hiçbir gücün yıkma ihtimali yok,hemen toparlanıp nescafe ve sıcak çikolatamızı yudumlayıp sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyoruz..Bazen birbirimizi övüyoruz, bazen eleştiriyoruz, bazen hayal kuruyoruz, bazen de konu aşklara kayıyor,aptallaşıp gülüşüyoruz..Aşk ne tuhaf şeysin sen,burada bile dokundurmadan sana lafı, geçemeyeceğim…Buarada saatimiz 17:00 civarı olmuş ki biz bugün sosyalliğin dibine kadar yaşayacağımıza ant içtiğimiz için vakit nakittir diyip oradan ayrılıyoruz.Dolphin’ e girip küçücük bir mola(şşşşş ama yaaaa, bunu da açık açık yazmayayım yani:):))verdikten sonra çıkıyoruz sinema kısmına…Elimizde iki film var gidelim dediğimiz,birisi 2012 diğeri NEFES…Hemen bilet sırasına girip önce 2012 yi soruşturuyoruz fakat yer kalmadığından seçenekler teke düşüyor ve NEFES filmine 18:30 seansına biletlerimizi alıyoruz…Sıradayken,Mine’nin de, tabii ki benimde burnuma güzel mısır kokusu geliyor ve GDO’ yufilan unutup hemen mısır satıcısının önünde alıyor Minecik soluğu,ben o sırada telefonla konuşuyordumJ…Koca bir bardak mısır ve iki kaşıkla geliyor yanıma Minecim..1 saat vaktimiz olduğu üzere oturup keyifli keyifli mısırımızı yiyor,yine gülüp çene çalıyoruz.
















Ardından film zamanıııı…2 saat şahsen ben soluksuz filmi izliyorum ve özellikle 2.bölümünü şiddetle tavsiye ediyorum.İlk bölümünde de fragmanının oluşturulduğu kısmı bence süper…Sanıyorum artık Türk Filmleri de her geçen gün kalitesini,zekasını arttırıyor ve bu benim göğsümü kabartıyor..Yine MİLLİYETÇİ ruhum çıkıyor meydana..Filmden bahsedip sizin film izleme zevkinizi asla katletmeyeceğim sadece gidin izleyin iyi seyirler… Filmimize de gözümün yaşı karıştı, hoş karışmayacak gibi de değildi aslını isterseniz, sanırım sinemanın en kötü kısmı da buJ; bir sürü insan, karanlık bir ortam ağlamak istiyorsunuz, belki içli içli, belki bağıra bağıra ama asla yapamıyorsunuz... Bazen gözyaşınız içinize akıyor, bazen gözünüzden ufak ufak süzülüyor ve işte yandığınız an o an, eğer ışık yanarsa vay halinize…Işıktan sonra acıklı kısım tüm bedeninizden gidiyor alıyor eyvah rezil oldum durumu, bir panik bir tuhaf gülümseme, kaçamak etrafa bakışlar acaba birileri beni gördü mü insanlar bana bakıyor mu? İşte içli içli sessizce süzüldü gözyaşlarım,neyse ki yakalanmadım:):)…Filmimiz ardından sıra geliyor eğlenmeye…Durmak yok…Enerji son surat devam ediyor…Yola koyuluyoruz..Mineciğimin meğersem sinemada deliler gibi cips istemiş canı,en yakın büfeden bu ihtiyacını karşılayıp yürüyüş yolundan İzmit içine doğru yol alıyoruz tabii ki bize yolda cipsimiz eşlik ediyor..Fark etmişsinizdir eminim ama yine de olur da gözünüzden kaçmıştır diye şunu da dillendireyim: sürekli yiyoruz:)…Sanıyorum yaşam amaçlarımızdan,en büyük keyiflerimizden biri yemek maalesef kiLL :)…Cips bitiyor ama yürüyüşteki ilk amacımız midye yemek olduğundan Tren İstasyonu’nun oradaki Midyeci de alıyoruz soluğu…Oraya gidiyoruz Mine’nin burnu durur mu hemen kokuya yöneliyor ve midye yanında(bana yalvarıp ikna ediyor) çeyrek kokoreçte söylüyoruz…Buranın üzgünüm ki reklamını yiyeceklerin tadı olarak iyi yapamayacağım,fakat hizmet konusunda kesinlikle takdirlerimizi kazandılar…Midyelerinin tadı gerçekten kötüydü fakat kokoreçleri fena değildi ammmaaaaaa gel gelelim ki hizmetlerine şapka çıkarıyorum…Kokoreçlerinin yanında ıslak mendil ve tekli naneli sakız verdiler,ayrıca güler yüzlü kibar bir ağabeyimizdi ve hesabı ödediğimizde de bize bugünü hatırlatacak(hoş unutmayız asla ama olsun)birer tane tükenmez kalem hediye ettiler…Tabii tüm gün elimizde fotoğraf makinemiz de eksik olmadığı için her anı kare kare kareledik…Oradan ayrılmamızın ardından hızlı adımlarla kol kola girdik 262’ye…Farklı bir kata geçmişler ve yeni bir dekorla keyifli bir hal almış 262..Şansımız da bugün bizleydi ya da falın şanssızlığını örtüp bugünü en iyi şekilde hatırlamak için bize bir kıyak geçti,bir baktık canlı müzikte var…YİİİİİHHHHUUUUUUUU:):):)...
Hemen boş bir masaya süzüldük,50cc’lik kocaaaa biralarımızı söyledik ve başladık müzikle eğlenmeye…Kafamız biraz iyi olduktan sonra da bizden daha eğlenen sanıyorum ki yoktu..Şarkılara çığlık çığlığa eşlik mi istersiniz,sandalyede omuz sallamalar mı istersiniz,ellerimizle tempo tutmalar mı istersiniz yoksa kahkahalara kahkaha ekleyen iki hatun mu???? Hepsi bizdeee:)… Buarada kafamız güzel oldu dediysem de öle 1 birayla sarhoş olmuyoruz,, sadece keyiflenmemize ön ayak oluyor o kadar…
Saat durmalı saat ilerlememeli, yelkovanla akrep bize bir kıyak geçmeli bugün bitmemeli bitmemeli... Maalesef ki her güzel şeyin sonu olduğu gibi ve son minibüsün de 23:45 de olduğunu öğrendiğimiz içindir ki 23:30 da ayaklarımız geri giderekten yola çıkmak zorunda kalıyoruz… Tabii ki gonk sesini duyup herşeyin kabağa dönmesini istemediğimiz hatta camdan ayakkabımızı bir merdivende düşürmemek için zamanında oradan ayrılıyoruz… İnanın ki 23:48 de minibüs 3 dakika geç geldiğinde korkudan ruhumuzu teslim edebilirdik… Durakta beklerken ikimizin yüz ifadesini görmeniz gerekirdi:)…Acaba araba yoksa nerede kalırızın planını yapmaya başlamış, en olası yerin Orduevi olduğuna karar vermiştik bile:):)…Neyse ki korkulan başa gelmedi, minibüsümüz kendini gösterdi ve biz binip yuvamızın yolunu tuttuk... Değirmendere’ye geldiğimizde hemen eve girdik ve kısa sürede yatağımızda bugünü nihayete erdirmenin burukluğuyla, gözlerimizi uykuya teslim ederken diledik ki; bugünler her günümüz olsun… HERGÜN BU KADAR KEYİFLİ OLSUN…

KURABİYE’ DEN SEVGİLERLE HEPBİRLİKTE ESEN KALALIM:):p

Mutlu Çalışanlara Sahip olmak...

Bu Kadar Zor mudur ?
Ya da Mutlu Çalışan Olmak ?
Bu uygulamanın sadece karikatürlerde kaldığı dönemler diliyorum...

"Kurabiyem" İle Dopdolu Haftasonu Macera (ları)mız :)

Günlerden Cuma...
Şimdiden başlık attım ,içerik haftasonu keyiflerimizden sonra oluşacak :)
Ama çok eğleneceğiz çok..
Bekleyin :)
Cuma, 10:20

Annemle Yedigöller :)












Merhabalar,
Bu sefer başka bir turla ve annemle yedigöllere gittim.
Geçen seferin aksine hava süper ötesi güzellikteydi.Bu seferde sonbaharın hüznü ile yedigölleri fotoğrafladım.

O Kadar kalabalıktıki görmeliydiniz.Benimle ve annemle o güzelim doğa harikalarını gören o kadar çok şanslı insan vardı ki ! Gitmediyseniz en kısa zamanda keşfedin derim.
Birkaç fotogafımı seyrinize sunuyorum:)
Bu arada arkadaşım Selmin'e ( Ektur Turizm) geziyi organize ettiği için, anneme de gün boyu bana günün keyfini çıkarmak için eşlik edip, yanımda olduğu için teşekkür ederim.













İnegöl / Paintball



Merhabalar,
Dışardan baktığımda Aman ya ! içimde Katil ruhu var ise onu dışarı çıkarır,bu da spor muymuş dediğim, az biraz ürkütücü gelen, ne yalan söyleyeyim dışardan baktığımda yadırgadığım bir sporla tanıştım dün.
Dün yorgun olduğum için bugün Kemanı elime alıyorum ve olabildiğince keyifli geçirdiğim bir günü sizlerle paylaşmak için kemanın akorunu yapıyorum:)

Keyifli Okumalar..

Bu arada yol arkadaşlarım Volkan ve Mustafa' ya teşekkürü borç bilirim; Güvenli yolculuk ve sağ sağlim eve teslim için :) ( Gerçi bana pek acımadılar, patır kütür, boya toplarını yağdırdılar üstüme ama olsun :))





Sabah 10:00 itibari ile yola koyulduk.Hafif Sohbet , Çekmeyen Radyo kanalları ile cebelleşmem sonucu az da olsa keyifli Müzik, Bol sallantılı, Bol virajlı yollar, aman ha ! diye şoföre ( Mustafa ) müdahele eden arkadaki ses ( Volkan ),Yine Yeşilin binbir tonu, Keyifli bir köy kahvesi,Eğlenceli ve bir okadar muntazam sürülmüş tarlalar eşliğinde İnegöle vardık.

Ordan Volkan ve Mustafa'nın akadaşı , bizleri Paintball sporu ile tanıştıracak olan Kadir'in Sahasına gittik.İnegöl Paintball :) ( http://www.inegolpaintball.org/ )


İşin mantığı, Maliyeti,Federasyonu derken.. Kendimizi Sahada bulduk :)


Kadir anlattıkça daha iyi kavradım ki, İçinde katil varsa bu oyun çıkarırmış:)))

Ama onun yanında , zekanı kullanmayı, analitik ve pratik düşünmeyi ,Hızlı düşünüp doğru karar verebilmeyi, Yer yer empati kurmayı ve en önemlisi giderek bireyselleştiğimiz hayatta, birey olduğumuzun yanısıra Ekip olabilmeyi, Takım ruhunu kurabilmeyi öğrenebiliyormuşsun.

Yani, Ey okuyan ! Karar vermek sana kalmış.
İster, İçindeki katili Çıkar;Hayata karşı durduğunda; seni inciten, canını acıtan, Tüm güzelliklere rağmen, ters giden herşeyin öcünü al...


Ki Biz buna o zaman spor demeyiz..

İstersende ikinci şıkta sunduğum yetkinliklerini belki de farkında olmadığın kendi içinde barınan daha da farklı yetkinliklerini kullanabileceğin şıkkı seçmek...
Seçim Senin :)
Biraz da size oyun sahasından bahsedeyim;
Sahanın içerisinde eski külüstür araçlar, saman balyaları,Bilimum araba, kamyon tekerlekleri, barikatlar...

Ve Start..

Oyun...


İtiraf ediyorum ki saha da fasulyeden oyuncu idim :) Sonuç olarak yenilsekte , Dostluk Kazandı :)
Bu arada izzetten bahsetmedim.İnegöl Paintball derneğinde çalışıyor kendisi, Saolsun bizlerle çok ilgilendi. Hatta elime büyük gelen eldivenleri elime bantladı :) açık kalan boynumu bez parçası ile kamufule etti. Ve en önemlisi biz kıyasına oyunu almaya çalışırken, bizim düştüğümüz o anları ölümsüzleştirip, fotoğrafa döktü.
Daha nolsun , Saolasın İzzet :)






Ve tabiki bizi misafir edip, Paintball sporunu anlatan, denememize fırsat sunan, Çok güzel bir yerde çok güzel bir yemek tadmamıza vesile olan, eh birde beni takım arkadaşı seçip baştan riske giren Kadir' e teşekkürü borç bilirim.

Ooo ben kemanı elime alınca bırakmak bilmeyeceğim sanırım.

Kısacası, Çok keyifli bir gündü çokkk..
Deneyin Derim...

Sağlıcakla,





Mine ÖZÇELİK

30.10.09

Kod Adı:" Sohbet " Olan , Hayatımda Yeri Belirsiz Kişiye İtafen..





O kadar çok duygu ifadeleri vardı ki beynimde, yüreğimden geçen...

Kısa ama bir o kadar uzun süren yolculuğum sırasında... Hepsi bir bir uçtu aklımdan.. Oysaki o an sessizce ağlamak ve o makus talihime isyan etmek geliyordu.

Onun son son gidişini seyre dalarken...Yapamadım...
Çok uzun zamandır hayatımın bir bölümünü benimle paylaşan, tuhaf,bi o kadar keyifli ama el yakacak kadar tehlikeli, Boğulacağımı bile bile derinlere gittiğim, yapmamalısın dediğim,zaman zaman karşı koyduğum ama zamana , yalnızlığıma,ilgiye hayır diyemediğim zamanda hep hayatıma gelmesine izin verdiğim...
Adını koyamadığım, başta sevimli ama sona doğru ismi çirkinleşen, tuhaf bir şeydi yaşadığım...



Hoşçakal demedim, diyemedim.
Bundan bir hafta önce sana veda etmek isterdim.
Bundan bir hafta önceki duygularla ve O bakış açısıyla...


Fotoğraftaki hali ile hatırlayabilmeyi çok isterdim ikimizi.
Sondan Bir Önce...

30.10.09 / Kitaplığımın önü, Kırmızı merdiveni seyre dalarken...

Y-e-d-i-g-Ö-L-L-e-r


















Bayram’da YEDİGÖLLER :)
Ramazanı da kurstu oydu buydu derken atlattık. Hadi bakalım bayram gelsin gezelim diye düşünürken arkadaşlar Marmaris turuna katılıyorlarmış. Benim bütçeyi aşınca buralarda bi yere gideyim, Dağ bayır gezelim diye düşündüm . Google saolsun, Günü birlik turlar deyince hemen alternatif birkaç yer çıkarttı.
Sonuç; ( Rin ) Tin Tin Tur ile Yedigöller :)
Arkadaşım emelovski’yi de arayıp ondan da okey aldım. Rezervasyonları yaptım .. Sıra Pazartesiyi beklemeye kaldı .
Pazartesi... Güne koştur koştur başladık. İlk mola yerimiz kahvaltı içindi. Kahvaltı… Genel anlamda biz Türklerin çoğu zaman alel acele atlattığı öğün olsa da bazı durumlarda uzun uzadıya keyifli, bol çeşitli iyi hizmetin olduğu zaman ve mekânlar da kahvaltı yapmayı pek severiz. Bence turlar bu zamanlardan biri… Kahvaltı yeri için daha özenli bir tesis seçilmeli ve misafirlerin ortak olarak kahvaltı edilmesi sağlanmalıydı.( Birlik, beraberlik ve kaynaşma açısından. Tüm gün birlikte geçirileceği için ne kadar erken kaynaşılır ise o kadar keyifli olur diye düşünüyorum. ) Velhasıl daha güzel bir tesis seçilebilirdi diye sohbet ederken yinede ballı kaymaklı karışımla az biraz bayatta olsa ekmekleri midemize indirdik :) Kaptan sürücümüz Emin ağbi gayet keyifli bir yolculuk yaşattı bizlere. Programlı bir müzik eşliğinde biz misafirlere yol boyunca güzergâhlar hakkında bilgi de verilse idi daha memnun olacaktık.( Kendi adıma ) Benzin almak için mola verdiğimiz diğer bir tesiste ki restoran çok hoşuma gitti. Sizler için birkaç fotoğraf ekledim. Görmekte hatta gidip yemek yemekte fayda var . Tekrardan düştük yollara… Yukarılara çıktıkça sis kendini iyicene belli etti. Güzelim doğayı bembeyaz sisler içinde izlemek ayrı bir keyifti bizim için. Tabi yolun ara ara sağ ara ara sol kısımında sislerin içindeki uçurumları görmezden gelir isek :) Öğlen saatlerinde bolu / Yedigöllere vardık. Kısa bir organizasyonsuzluğun ardından parkurumuza başladık. Sırayla tüm gölleri gezdik, Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazligöl, Küçükgöl, İncegöl, Sazlıgöl.... hepsinin ismine nazır ayrı hikayeleri vardı..Hasbel kader Tur Şirketinin sahibi Hakan Süslü Bey’in anlattıklarını dinlemiş olsam da, tabelalardan takip ile göller hakkında az çok bilgi sahibi oldum . Bu arada neden Tur rehberiniz anlatmadı der iseniz, Onu bizde bilmiyoruz. Abdullah Bey ‘in kulakları Çınlasın :) Kapri pantolon ve sandaletleri ,elinde şemsiyesi eşliğinde bizi arkadan takip etmekle yetindiği için , Tur şirketinin sahibi hakan bey bize yardımcı oldu bu konuda :) Yemek Molası .. Mangalda pişen ,Sucuk , köfte, mantar eşliğinde güzelce yemeklerimizi yedikten sonra parkura devam için yine yollara koyulduk. Sanırım ilk durğımız pisagor ağacı idi. Güzel bir hikayesi var.. Hikayasi ne mi ? Yok, Öyle herşey Önünüze Gelmemeli Araştırın bakalım :):)
Ahh size gülen kayalardan bahsetmeden geçemeyeceğim :) Biraz zor olan bir patikanın tepesinde kayalıklar vardı.Tabi ilk baktığımızda neresi gülüyo bunun kardeşim diye düşünürken, baktık ki Hakan bey ordan , sizin halinize gülen kaya bu diyince ironiyi anladık. Zor zahmet arada ayaklarımız kaya kaya, tırnaklarımızın içine çamur gire gire de olsa parkuru bitirmek keyifli idi. Sırada geyiklerin yemeklerini yediği yaşam alanları vardı… Yolculuğa başlamadan, Tur’un web sitesinde yazan yazıya istinaden, ‘’Hatta eğer şanslıysanız geyikleri bile görebilirsiniz ‘’ Emel'in, Mine “ iyi bir çocuk olur isek şirinleri görebiliriz ”geyiği ile gün içinde döndük dolaştık. Gün sonun da ne geyik ne şirin görebildik anladık ki iyi birer çocuk değilmişiz :):) … bu arada geyiklerin yaşam alanı derken daha güzel bir yer beklemiştim. En azından parkın idarecileri bu konuda hassa davranmışlardır diye düşünmüştüm. Karşımıza çıka çıka 30 metrekare ya var ya yok kare şeklinde bir katlı bi yer çıktı. Sonuç Hayal kırıklığı …ben geyik olsam ormanı yeğlerim. İlgililere anekdot :) Yeşilin neredeyse her tonu, gökyüzünün sisli puslu hali, doğanın biz insanoğluna sunduğu binbir türlü görsel nimeti ( çeşit çeşit mantarlar, ağaç tipleri,yeşil yaprakların içinden sarı yaprakların çıkması, göllerin kıvrımlar ve daha niceleri ), Gökyüzünden üstümüze yağarak gün boyunca bizlere eşlik eden yağmur…
Hepsi birer doğ harikası idi. Gözümüzün ,Gönlümüzün yeşile, doğaya, şen kahkalara doyduğu ,yağmur çamur keyifli koşuşturmalar ,Görsel şölenler ile geçen güzel bir günü arkadaşım emel ile geçirdikten sonra yorgunluktan uyuklayarak geri dönüşe geçtik.
Vakit fırsat yok diyerek yakınılan bu zamanda kendinize ve sevdiklerinize zaman ayırın. Yaşadığımız Ülkenin bize sunduğu tüm güzellikleri elden geldiğince görmeye çalışalım derim.
İlla ki Otobüse, trene, bir vasıtaya binmenize gerek yok.Alın küçük bi sırt çantası sırtınıza ve koyulun yollara... En kısa zamanda başka maceralarımı sizlerle paylaşmak üzre hoş ve sağlıcakla kalın… Yedigöller / Bolu 21.09.09 Mine ÖZÇELİK

Sektörlerinde Öncü 100 Şirketin İk Uygulamaları ve İletişim Bilgileri ; Capital Temmuz Ekinde...

Merhabalar,

Bir akşam markette dergileri karıştırırken keşfettim bu özel eki.Satın aldım ve ayrıntılı olarak inceledim.İş arayan potansiyel gruplar için çok güzel bir kaynak . Genel anlamda firmaların hangi özellikte aday aradıklarından tutun, adaylara sağlanan sosyal haklardan, alım yapacakları çalışan sayısına kadar bir çok bilgiye ulaşabilinecek bir kaynak.Hatta bir çok firmanın İnsan Kaynakları Yetkililerinin İsimleri ve Mail adresleri var. Bu başvuru yapmak isteyen adayları 1-0 öne geçirmeye yardımcı olur diye düşünüyorum.

İnsan Kaynakları çalışanları açısından ise , sektörel açıdan eş firmaların genel uygulamalarını nelerdir onlar hakkında fikir sahibi olabilirler.Yani hem işveren hem de iş arayan taraf için güzel bir kaynak.Dergi Temmuz ayının fakat Capıtal aranıp İlgili dergi ve eki temin edilebilir.

Sağlıcakla Kalın,

Sende Mi Brütüs...


Bu hayatta karşılıksız bir şey yok mudur ?


İyi niyet, insanlık , yardımlaşma, dostluk paylaşımı, maddi manevi destek,Sohbet...


Ne kadar saf oluyoruz bazen, ne kadar inanasımız geliyor insanlara.


Art niyetsiziz ya, karşımızdakini de öyle zannediyoruz.Ne kadar yanlışmış meğer.


Anladın mı el ayak çekmeli herşeyden .Yakışan neyse , ayna da baktığım mineye onu yapmalıyım.


Hayat; bana süprizler sunuyosun, Sana ve sunduklarına müteşekkirim .


Fakat çok zor sınavlardan geçirdin, Çoğunu yara alarak ta olsa atlattım. Ama tek ama karşımdaki ile. lütfen daha fazla yorma beni...


Bu sefer ki sınavından sadece ben yaralanarak çıkmak istiyorum.Lütfen...


Yanlış yaptım.Fark ettim.Ve düzeltiyorum.


İzmit / 050909/22:59

Kırışıklar&Beklentiler





Yüzümdeki çizgiler...


Gözlerimin kenarında, güldüğümde küçük su yolları gibi oluşan kırışıklarıma bir süredir takmış durumdayım...


Ha birde güldüğümde gamzemin yanında oluşan kırışıklara tabii :):)


Bazen krem kullansam mı acaba derken buluyorum kendimi ama fark ettim ki krem kullanmasamda olur ben kendimi böyle de seviyorum :) Birde; ne kremi Allah aşkına boşver diyen dostlar ve ilerde böyle diyecek bir yol arkadaşı bulmayı diliyorum :)


:):):):):)


Şile :)


















Plansız Gezi Serisi 1
Şile



Mine: Erdem,Hafta sonu ne yapıyorsun ?
Erdem: Bir planım yok şimdilik,
Mine: İstanbul’a geleyim fotoğraf çekelim mi?
Erdem : Ben İstanbul değil de şehir dışı istiyorum.
Mine : Nereye gidelim ?
Erdem : Bir gece kalmalı bir yere gidelim mi mesela Büyükada, Ağva, Şile Hatta Eskişehir arasında karar veririz: )
Mine : Tamam ben yarın sabah ordayım birine gideriz : )

Cuma akşamı kısa bir dialoğun ardından yeni bir hafta sonu macerası için Cumartesi sabahı buluştuk : ) Adalarda boş oda yok Silivri’de de yer kalmamış Eskişehir uzak olur geç oldu şimdi derken en iyisi ağva ya da şileye gidelim orda ayarlarız diyip Üsküdar’dan kalktıktan sonra yakaladığımız ilk Şile otobüsüyle ayakta bir saat gibi bir yolculukla hafta sonu maceramız başlamış oldu… ( Yolculuk boyunca bir fotoğraf kitabı izledik, yorumladık, :)

O kadar ayakta gitmenin sonunda şileye ulaşabilmenin sevinci ve güzel bir hafta sonu geçireceğimizi düşünmenin mutluluğuyla kendimizi ilk bulduğumuz sadece yatmamıza yarayacağını düşündüğümüz Rüya gibi bir otele yerleştik, en azından adı öyleydi : ) Rüya otel Şile oteller caddesindeki ilk ve en uygun otellerden birisidir. Boş odaya geçene kadar idarelik olarak başka bir odaya yerleştirdiler bizi ve eşyalarımızı bırakıp sevinçle fotoğraf çekmek ve denize girmek için sahilde dolaşmaya başladık. İlk başta mine ile birlikte birkaç fotoğraf denemesinden sonra kumsala geçtik. Gerçekten çok uzun ve güzel bir kumsala sahipti ve o güzellikleri gördükten sonra minik havlumuzu ve kıyafetlerimizi kumsala bırakıp hemen denize girdik gerçi mine için biraz dalgalı olması sorun olsa da benim için keyifli bir deniz sefası oldu : )

Denizden çıktıktan sonra otele gitmemize vaktimiz kaldığı için Mineyi ağlayan kayalara götürmeyi teklif ettim ve havanın sıcak olmasını umursamadan elimizdeki makinelerle fotoğraf çeke çeke yola koyulduk. İlk önce 19. yy da yapılmış olan Şile feneri güzel renkleriyle karşımıza çıktı. Biraz orada oyalandıktan sonra arkadaki değişik çiçekler böceklerle oyalandık şu tepenin arkasında, 300 mt kaldı geldik derken tahmin ettiğimden daha uzak da olduğu için mineyle ağlayan kayalara kadar yürüyemedik ve saatte 6 ya geldiğinden rüya oteline dönüş yoluna koyulduk.

Kalem bende; Mine….

Az gittik uz gittik ağlayan kayalara ulaşamayınca geri dönmek zorunda kaldık. Neyse uzun bir geri dönüş yürüyüşünden sonra otele vardık fakat rüya otel kâbus gibiydi. Kıytırık bir odayı verdiler bize. Arkamıza bakmadan kaçtık resmen .İnsan parasıyla rezil olur mu hiç ya.. Neredeyse oluyorduk ya neyse…
Keyfimiz kaçtı falan oldu filan oldu derken yemek yiyip dönmeye karar verdik. Ben biraz mızmızlık yapıp ,dönelim keyfim kaçtı demeye başlamışken fark ettim ki hafta sonumuzu rezil ediyorum.Sustum.!
Kalmaya karar verdik. Şilenin meşhur (! Bilemedim meşhur mu ben meşhur dedim J neredeyse bir caddesi vardı kafelerin filan olduğu. ) caddesinde salına salına gezerken Saklı keyif diye bir yer keşfettik..
Dekorlar , Manzara, Yediklerimiz bir hayli hoşumuza gitti.Günümüzün hatta gecemizin büyük çoğunluğunu orda geçirdik. Eski siyah telefon, Manzarayı daha yakından inceleyebileceğimiz pembe camlı dürbün, tavandan aşağıya asılan çöp adamdan rüzgar gülü, Yan taraftan saklı bahçeye dalları uzanan dut ağacı, Duvarları süsleyen Fotoğraflar,Uyku getiren rahat sedirler ve Keyifli kahkahalarımız, sohbetlerimiz…
Şileye giderseniz Muhakkak uğrayın saklı keyfe ve keyfini doyasıya çıkarın deriz.
Suyunu çıkarmayalım işletmeyi sevdikte burada uyuyacağız zannetmesinler diye
Sallana sallana dik bayırdan şile sahile doğru inmeye başladık …
Saklı keyifte otururken karşıdan izlediğimiz lunapark’a gitmeye karar verdik.Hem yanında da Karting yapılıyordu.Bir hışımla yapalım diye gittik. Fakat gittiğimde gördüm ki , ne emniyet kemeri ne kask takmışlardı kullananlar ve nasıl hızlı gidiyorlardı. Korktum ! Yan tarafa luna park’a geçtik.
İzmit’te hep heves ettiğim ama bi türlü binemedim adınıda bilmediğim bi cihaza bindik. Aman allahım o kadar mı eğlenceli olur.Bungi Jumping Gibi bişiy ama daha küçüğü J İnanılmaz eğlendik.Ben hafif olduğum için fazla havaya uçtum ama beceremediğim için takla atamadım. J erdem az biraz göbek J nedeni ile fazla yükseğe sıçrayamadı fakat takla attı J Gayet eğlenceli geçen günü böylece bitirmiş olduk. Bezgin Bekirler gibi, yalpalaya yalpalaya veee Sertap’ın “ Aldırma Deli Gönlüm ” şarkısı eşliğinde Otelin yolunu tuttuk…

Ertesi gün,
Otelin terasında manzaraya karşı güzel bir sabah ve güzel bir kahvaltı ile bizi karşılayan güne başladık. Günümüzü planladık ve koyulduk yine yola…
Deniz için önerimiz, plaj tarafı biraz fazla dalgalı fakat su güzel. Ama ben sizlere plaja gelmeden sağ tarafta kalan koyu tavsiye ederim. Tertemiz, dalgasız, minik minik beyaz çakıl taşların olan…
İlk önce dediğim tarafta denizin tadını çıkardık. Öğleden sonra aldık makineleri elimize düştük yine şile ara sokaklarına…
Günü bitirmeden önceki duraklarımızdan biri… Bir fırının önü… Ağaçlardan bir bank ve masa yapmışlar. Oturup dondurmalarımızı yiyelim bi nefeslenelim dedik neredeyse 1 saat oturduk. :)hem rahat hem de hoş bir yerdi .
Dönüş…
Kendimi mülteci gibi hissettim. Tuhaf bir duyguymuş. Dönüşte bilet almadığımız için ya geç olan otobüsle dönecektik ya da ayakta gidecektik.Ben kocaeli’ne döneceğim için erken olana binmek zorundaydık ve ayakta ! dönücektik. Neyse bindik ve koridorda çantalarımızın üstüne oturduk. Trafik fena, yollar bi tuhaf derken 1,5 saatlik yok neredeyse 3 saat oldu.Koridorda , elimde yol kitabım olan Kariyer Yolculuğu kitabıyla,ayaklarımı uzatmış otururken tuhaf bir yolculuk ile istanbul’a vardık.

Güzel fotoğraflar, Keyifli mekânlar, Farkı manzaralar… Böylece Erdemle birlikte Eğlenceli bir hafta sonu geçirdik.

Daha aklımıza gelmeyen birçok anekdot olsa da kısa kısa başlık halinde yazmak gerekirse ;

Konaklama

Kalabileceğiniz alternatif yerler olsa da pahalı olmayan hem de temiz olan Çınar Oteli tavsiye ediyoruz. Bilmek isterseniz personel güler yüzlü, Kahvaltınızı da güzel manzara eşliğinde yiyebiliyorsunuz.



Plaj & Deniz

Kalabalığı ve dalgalı denizi seviyorum diyorsanız Şile meydan’dan aşağıya indikten sonra sol taraftaki kumsalı tercih etmenizi öneriyoruz.
Ama dalgasız olsun, kayalıkların arasında durgun sularda yüzeyim diyorsanız hemen şile meydanından sahile indikten sonraki koyları tercih edin deriz.

Yiyecek & İçecek

Muhakkak ki saklı keyif diyoruz. Rahat, Temiz , Leziz ve Eğlenceli bir mekan :)

Eğlence

Valla biz saklı keyfi mekân bildik orda yedik içtik, eğlendik sohbet ettik.
Disko , bar, fasıl.. İsterseniz siz keşfedebilirsiniz bizlerlerde paylaşırsanız memnun oluruz :)

Fotoğraf Çekim Alanları

Plajlar, Kayalıklar ve etrafı, Liman ve kotralar, yatlar, sandallar, Karting Pisti ve Luna park, Balıkçılar, Şile Feneri, Şile ara sokakları ve Keşfe çıkabileceğiniz macera tutkunuza bağlı tüm şile…

Dönüş

Muhakkak döneceğiniz gün gidip biletinizi ayırtın. Yoksa yer bulma sıkıntısı yaşarsınız. Gerçi biz mülteci gibi dönelim, bakalım nasıl eğlencelimiymiş diye düşünürseniz bilemeyiz :)


Bol fotoğraflı, Keyifli, Eğlenceli hafta sonu maceraları dileriz.
Sağlıcakla Kalınız…





Mine ÖZÇELİK / Erdem KIRCA
18/19.08.2009 / Şile

FiL TeKnİğİ*

Merhaba Arkadaşlar,
Aktif olarak katılamasam da üyesi olduğum xıng sitesinde keyifle okuduğum bir yazıyı sizlerle baylaşmak isterim.
Keyifli Okumalar…



"Fil tekniği" özgün bir TMI* (Time Manager International) kavramıdır. Fil tekniği büyük ve geniş kapsamlı görevlerle karşılaşıldığında kullanılabilecek bir tekniktir.Fil Görevleri Nedir?*Uzun süreli çalışmayı gerektiren bunaltıcı ve yorucu görevler,*Her aşamadan sonra ancak küçük ilerlemelerin görüldüğü görevler,*Kısa dönemde sık sık göz ardı edilen veya öncelik sırası azaltılan görevler.Örnekler:*Bir yabancı dilin öğrenilmesi,*Kişisel bilgisayar kullanımının öğrenilmesi,*Kilo vermek, *Kitap yazmak, vs.TMI terminolojisinde bu görevlerin hepsi "FİL GÖREVLER" olarak tanımlanır. Kişiler, bu filleri yemek için büyük istek duyarlar, ancak bunları bir kerede yutmak imkansızdır. Pek çok kişi fil görevlerini şöyle düşünür : "Bu fil benim ağzım için çok büyük. En iyisi bu fili ağzım yeteri kadar büyüyünceye kadar yememek." Fakat bu hiçbir zaman olmaz, böylece ne bugün ne de yarın hiçbir fil yenmez.İlke olarak büyük filleri küçük ağızla yemenin tek yolu filleri küçültmektir. Bunu yapmanın iki yolu vardır:1.Onlara uzaktan bakmak dolayı sıyla küçük göründükleri için geniş zamanım olduğu bir gün onu yerim diyedüşünmek. Ancak bu hiçbir zaman olmaz ve fil hiçbir zaman yenmez.2.Filleri yenebilecek lokma büyüklüğünde bölerek planlanan zamanlar da hazmederek yemekBirinci Alternatif sık tercih edilendir. Yeni yıla girmeden gelecek yıl ile ilgili çeşitli kararlar veririz ve ufka bir fil kervanı dizeriz. Uzaktan hepsi küçük görülür ve hepsinin üstesinden geleceğimize inanırız . Bunlar kolayca Yeni Yıl kararlarına dönüşür: "Gelecek yıl daha çok vaktimi çocuklarımla geçireceğim, kilo vereceğim, bir dil öğreneceğim, kitap yazacağım ve keman çalmayı öğreneceğim."İkinci Alternatif ise sabır isteyen ancak fili yada filleri yemenin tek yoludur. Bu yöntemde;*Fili yiyebileceğiniz lokmalar halinde parçalayın,*Filin bu parçalarını günün görevi, haftanın görevi olarak planlayın,*Her gün kendi rutin işlerinizin yanında bir fil lokması yemeyi ihmal etmeyin,*Fili bitireceğinizden emin olun,*Bir seferinde bir veya ikiden fazla fil görevine konsantre olmayın,*Fil yeme planınız günün, haftanın, ve yılın fil ödevi olarak takviminizde yer almalıdır.Örnek: Fransızca öğrenmekPek çok insan dil öğrenmek ister. Ancak zorlandıklarında şunu düşünmeye başlarlar. "Fransızca diline hakim olmak büyük bir iş, öğrenmek için çok kısıtlı zamanım var ve çalışmaya fırsatım olduğu zamanlarda genellikle çok yorgun oluyorum. Öğrenebildiğim çok az oluyor ve bu zahmete değmeyeceği için, en iyisi Fransızca’yı öğrenebileceğim uzun bir geceyi beklemek olacak." Fakat böyle bir gece hiçbir zaman olmayacak. Üstelik kişi bu dili öğrenemediği için sürekli bunun eksikliğini hissedecek ve kendisi ile barışık olamayacaktır.Eğer Fransızca öğrenmek istiyorsanız, önemli olan tüm projeyi (bütün fili) bir seferinde almanın mümkün olmayacağına kendinizi inandırmanızdır. Bunun yerine her gün küçük Fransız fil bifteği yemek en iyi yoldur. Diğer bir deyişle "Fransızca öğrenimi gelecek yılın işi" düşüncesinden "Günde on Fransızca kelime öğrenmek" uygulamasına geçmektir. Eğer bunu her gün yaparsanız yılda 3650 yeni kelime öğrenme şansınız olur.Öğreneceğiniz kelimeleri uygun bir yerde yanınızda bulundurun ve boş zamanınız olduğunda bunların üstünden geçiniz. Sözcük bilginizin gelişmesi Fransızcaya daha fazla hakim olmanızı sağlar.Fil tekniğinin kullanımı ile ilgili olarak iki tip insan vardır.

Statükocu insan Tipi:

*Sadece zamanını geçirmeyi düşünür.

*Geliştirme projeleri için zamanı yoktur.

*Statükoyu sürdürmek, problemleri ve eleştirileri engellemek amacıyla basit olarak çalışırlar ve kısa vadeli çözümler bulurlar.

*Dış etkiler ve anlık heveslerin etkisi altındadırlar.

Bu insana, yıl sonu geldiğinde her şey hemen hemen senenin başındaki gibi gözükür. Kişi yeni bir tecrübeler edinememiştir ve statükosunu geliştirememiştir. Bu kişinin gelişme ve iyileşme için ümidi hiçbir zaman eyleme dönüşemez.

Gelişmeci insan Tipi:

*Günlük işlerini yürütür.

*Gelişim projeleri için biraz zaman ayırır.

*Her gün gelecek için belirlediği fil görevinin bir kısmını tamamlar.

*Tespit ettiği hedefler tarafından yönlendirilir.

*Sene sonunda yeni tecrübeler öğrenmiştir ve senenin başına göre daha kabiliyetlidir.

Bu insan yetişmiştir. Bu kişinin sorumlu olduğu alanlardaki durumlar iyileşmiştir, istekleri harekete dönüşmüştür.


*Eray Beceren'in Xıng ,İnsan Kaynakları Grubu için yazılmış yazısından alıntıdır.

Ver Elini İtalya...





Yaşadığı yer dışında biryerlere de merak duyan herkese merhaba. İlk yazımız İtalya üzerine olsun , daha doğrusu İtalya’nın birkaç şehri üzerine ; Roma ,Floransa, Venedik ,Pissa, Napoli, Siena ,Verona . İtalya denince hemen akla gelen Colosseum , Pisa kulesi ve pizza haricinde birşeylerden de bahsedelim istedim . Bu yazının amacı tarih kitaplarında tüm detayları ile yazan olayları anlatmak ya da sanat tarihi kitaplarında en güzel tarifleri ve öyküleri yazan sanat eserlerini tanıtmak olmadığından biraz daha hafif , eğlenceli olacaktır. Bu şehirleri ziyaret edeceklere birkaç güzel detay verebilirsem ne mutlu bana.



SEYAHAT ÖNCESİ :

Yurtdışında ister üç günlük kısa bir gezi ister bir hafta üzeri daha uzun soluklu bir tatil düşünen arkadaşlara küçük önerilerle başlayalım.

Eğer kısa sürede çok yer görmem gerekiyor diyorsanız , kalkmaya mecbur olmazsam 11’e kadar yatar çok vakit kaybederim diyorsanız ya da yabancı diliniz yeterli değilse (ortaokul düzeyinde ama iyi durumdaysa bile yeterli olabilir) tur ile gitmek daha mantıklı olacaktır. Avantajlarına gelince , maliyeti çok daha düşük olacaktır. Sizin bir uçak bileti gidiş geliş için ödediğinizle , tur aracılığıyla gidenler ; uçak bileti , otel konaklamakları (oda+kahvaltı) , otel havaalanı arası transferleri , rehberlik hizmetini ve ufak şehir turlarını halledebilirler.

Yok ben sadece 1 şehre gideceğim , dil bilgim yeterli diyorsanız maliyeti de göze alarak kişisel olarak da gezilerinizi organize edebilirsiniz. Bu tercihin avantajı da tarih açısından tur şirketlerine bağlı kalmamak , istediğiniz oteli seçmek , tur ile beraber hareket etmek zorunluluğundan kurtulmanızdır. Ya da tur ile gidip daha sonra gruptan ayrılacaksınız sonra otel konaklamalarınızda ve dönüş uçağında tekrar kendileri ile buluşacaksınız. Tabii ki rehberinizi bundan haberdar ederseniz iyi olur J

Tur harici gidecekler için uçak bileti önerim www.ekobilet.com sitesi , otel içinse www.booking.com dur. Otel rezervasyonu sırasında dikkat edeceğiniz noktalardan biri de iptal halinde ücretin geri alınıp alınamayacağıdır. Normalde 1 gün kala bile iade etseniz paranızı geri alabilirsiniz , daha doğrusu kartınızdan çekim yapılmaz ancak özel indirimli bazı fiyatlarda iade mümkün değildir (non-refundable olarak belirtilir) ve kalmasanız bile günü gelince kartınızda çekim yapılır. Dolayısıyla fiyatla beraber dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da budur. Başka neye dikkat edeyim diyosanız elbette otelin merkeze veya ziyaret etmek istediğiniz yerlere yakınlığına , daha önce kalanların bırakmış oldukları yorumlara , hatta keyfinize göre odada çay-kahve makinasının olup olmadığına bile bakabilirsiniz. Aslında tur harici seyahatlerin en keyifli yanlarından biri de bu otel rezervasyonu işi , oturduğunuz yerden yüzlerce seçeneği görebilmek , otellerin fiyat ve imkanlarını kıyaslamak hoş oluyor. Elbetteki tüm titizliğinize rağmen bazen hoş olmayan bir sürpriz yaşayabilir , web sayfası farklı kendisi farklı bir otelle karşılaşabilirsiniz. Elbetteki tamamen farklı değil sadece çekim hileleri ile biraz daha güzel gösterilmiş bir otelle J

Kıyafet konusunda da birkaç kelime sarfedelim , elbetteki mevsime uygun giyinirsiniz ancak uzun yürüyüşler olacağından mutlaka çok rahat ,topuksuz ayakkabıları tercih ediniz , pamuklu veya keten hava alan bol giysiler de tercihiniz olsun. Telefon , fotoğraf makinası , gözlük vb için de freebag tarzı ya da omzunuzdan askılı ufak ve hafif çantalar tercih edin. İlk seyahatimde rastlamıştım , bir japon turistin çantasını omzundan çekip almışlardı , hırsızlık çok fazla demiyorum ama tedbir yine de faydalı. Pasaportunuzu bence otel odasında kasa varsa orada bırakın , yanınıza günlük yetecek para , 1 kredi kartı ve bir kimlik yeterli , mesela hem nüfus kağıdı hem ehliyet hem pasaport taşıyıp da sonradan fazla üzülmeyin ve yenilerini çıkartmak için uğraşmayın.

Erkekler bavul açısından biraz daha şanslı , örneğin 7 gün için : 5 tişört 3 tane kısa kollu , 1 tane uzun kollu gömlek , 2 bermuda 2 tane yazlık pantolon yeterli olacaktır. 2 renk yazlık ayakkabı (biri spor ayakkabı olmalı bence)Tabii hergün uzun yürüyüşler sonrası çamaşır – çorap vs değiştireceğinizi unutmayın o konuda sayıyı bence fazla tutun . 1 adet hafif yağmurluk ve geceler için yazlık mont yeterlidir.

Fotoğraf – video çekimleriniz için şarj-pil-hafıza kartı konusunda tedbirli olmalısınız , burayı çekemedim tüh diye çok üzülen gördüm. Pil – kart fiyatları abartılı değil bizdeki ile aynı , sıkışırsanız turistik büfelerden bile temin edebilirsiniz. 4 GB kartı 23 euroya almıştım , aklınızda bulunsun .



ROMA :

17 yaşımdayken ailemle gittiğim , yağmurlu ve puslu bir havaya denk geldiğimden olsa gerek çok da sempati duymadığım Roma’ya bir de 33 yaşımda eşimle geldim , güneşli , sıcak havanın bizi karşıladığı bu şehir bu defa bambaşka geldi bana. Bu yazıyı ise sizlere üçüncü seyahatim sonrası yazıyorum . Bu defa eşimle beraber , kardeşimizin de bu güzellikleri görmesi için üç kişi olarak geldik. Daha önce gezdiğim yerleri niçin yazmadım diye hep pişmanlık duyduğumdan bu defa baştan tedbirliyim. Otel isimlerini , restaurantları , kafeleri not alıp size hoş olanları ve sakınmanız gerekenleri yazacağım. Umarım faydalı olur.



Sonunda hayırlısıyla gittik geldik. Güzel havalarda Roma’nın tadına doyamazsınız (şapkasız çıkmayınız) Colosseum ziyareti olmazsa olmazlar arasında yeraldığından turunuz sizi buraya da götürecektir zaten ,içeride çok fazla da görmeye değer bir kısım kalmamış ama hayır girmek istiyorum derseniz bence internette Romacard araştırın , hem daha konomik hem de sıraya girmeye gerek kalmaz. Colosseum önünde antik çağ Roma askerleriyle fotoğraf çektirecekseniz pazarlık ediniz , tutturabildikleri parayı alırlar çünkü , beş Euroya 3 poz çektiren de var , 20 euro diye tutturan da J , ufak tefek hediyelik (anahtarlık magnet alacaksanız burada da fiyatlar aynı , başka yerden alırım diye ertelemeye gerek yok) Civardaki büfelerde su 1 euro civarıdır tüm kentin genelinde olduğu gibi aynı yani. Colosseum bazılarında hayal kırıklığı yaratabilir , daha büyük bir yapı bekliyordum denebilir ama yapıldığı zamanki imkanları , orada yaşananları düşündüğünüzde etkisi başkadır. Açılışında 50.000 e yakın hayvan katledildiği (ilk gece 7.500 deniyor ama kim bilebilir), hatta sırf bunun için Afrika’dan , Uzakdoğu’dan hayvanlar getirildiği belirtiliyor. Sonuçta tarihte yeri olan , yaşanmışlıkları ,nice hayatı saklayan bir yapı. Koklamak lazım.

İspanyol merdivenlerine geçtiğimiz zaman , eski çağlarda hac görevini yerine getirmek isteyen Hristiyanların (elbette onların da kendilerine göre Hac görevleri var) özellikle İspanyol olanlarının burada bulundukları süre içerisinde , bu bölgeden ev tuttukları ve birçoğunun da buraya yerleştiklerini , bu yüzden İspanyol mahallesi olarak anılan bölgeye de gelmiş oluyoruz. 14.Yüzyılda yazarların şairlerin oturduklarıve eserlerini kalme aldıkları vlerin bugün çay müzsei haline geldiklerini görüyoruz. Aziz Meryem’e şehrin vebadan kurtulması için dua eden hristiyanların , dualarını kabul ettiğini düşünerek Meryem’in heykelini bir dikilitaş üzerine koyduklarını görüyoruz. 52 metre yüksekliğinde olduğu söylenen dikilitaş üzerindeki heykelin koluna Papa gelip vinç yardımıyla çelenk asıyormuş ve 1 yıl boyunca o çiçek orada kalıyormuş. Son 2 senedir Papa uğramamış. Şimdi dediğim gibi kaf tavsiye edeyim size , İspanyol merdivenlerinin aşağısına doğru devam eden cadde Condotti (ki Roma’nın alışveriş açısından en pahalı markalarının yer aldığı caddedir) içerisinde Cafe Greco var. 1760 yılında açılmış olan bu kafe Gothe , Byron gibi yazarların düşünürlerin de uğrak yeriymiş. Böyle yerlere ilgisi olanlar için kesin uğranılması gereken bir yer , alışverişe düşkünüm vitrin bakıcam diyenler içinse sıkıcı vakit kaybı olur.

Aşk Çeşmesi (aslında Trevi çeşmesi buraya Aşk çeşmesi adını daha çok Türkler takıyor ve kullanıyor) Trevi de binalarının yan tarafına bu çeşmenin yapılmasına izin veren ailenin soyadı. Hikayesi: Roma ordusu seferden dönerken Romalı askerlere su gerekiyor ve en yakın su kaynağı 37 kilometre uzakta. Bu sırada beliren güzel bir kız askerlere kazın burayı diyor ve kazdıkları yerden çıkan su işte bugün hala akıyor artık ne kadar inandırıcı gelirse. Çeşmenin üzerindeki bazı figürlerde de bu kız ve yeri kazan asker figürü görülüyor. Başka bir iddiaya göre ise 37 kilometre uzakta bulunan su , komutanın canını sıkıyor ve bazı askerlerin telef olmasından sonra buraya su getireceğine and içiyor , Roma’nın ilk su kanalı da böylece inşa ediliyor (bugün hala kalıntıları şehrin bazı yerlerinde var) , yani bu su zamanında oradan getirilen bugün de artık şehrin su şebekesinden beslenen bir çeşme. Artık hangisine inanırsanız . Fakat herkesin yaptığı omzunun üstünden bir bozuk parayı sırtını dönerek çeşmenin havuzuna atmak , bu tekrar Roma’ya gelmenizi sağlar şeklinde bir inanış var.

Burada öğle yemeği yemem lazım , soğuk birşeyler içelim derseniz Forno isimli market var ,sırtınızı çeşmye dönün hemen sağ tarafınızda köşede. Çok çok ucuz , Caprisio (yani fesleğenli ,domates ve mozarella peynirli sandviç de mevcut , başka sandviçler de) armutlu bira da mevcut , tarçınlı Bacardi de , alkolsüz hertürlü içecek de, burada gıda , içecek ihtiyaçlarınızı giderin bence.



Navona Meydanı: Roma’da serbest kaldığınız gecelerden birinde kesinlikle bu meydana gelin. 50 metre arayla sokak sanatçıları (pandomim de var , dans da , ispanyol kıyafetleriile şarkı söyleyen de , hokkabazlık yapan da) , birbiri sıra dizili cafe ve restaurantlar , Bernini ve öğrencileri tarafından yapılmış olan dört nehri simgeleyen çeşmesi (Nil, Tuna, Ganj ve Rio della Plata) , çeşme karşısında Borromini eseri olan Sant'Angese in Agone kilisesi ile eğlenceli ,keyifli bir yer. Hatta Bernini çeşmesinde , Borromini’yi pek sevmediğinden , kiliseye bakark suratını ekşiten ve bu ne çirkin şey böyle , ancak bunu mu yaptın ifadesi takınmış bir adamın heykelini de çeşmeye eklemiş J çünkü o meydana kiliseyi yapma hakkını Borromini , projelerin yarışması sonucu almış ve sonucu beğenmeyen Bernini de bu yola başvurmuş . Efendim gelelim restoranlara , genel olarak fiyat yakındır , makarnalar 7-11 Euro , Pizzalar 14-23 Euro , şaraplar şişesi tabii ki çok değişken 15-375 Euro.



Pantheon: Bu tapınak da Tom Hanks’ın başrol oynadığı “Melekler ve Şeytanlar” filminde yer tutan bir tapınak , geceleri de gidebilirsiniz etrafındaki şenlikli hava ,kafeler , restaurantlar ve de canlı müzik için , sokak sanatçıları için. Milattan sonra 2.yüzyılda evet sadece iki J inşasına başlanmış ve 7.yüzyıldan bu yana da Hristiyan tapınağı olarak kullanılıyor , çok sade bir görüntüsü var. Aslında eskiden ön tarafında bronz figürlerle zengin bir görüntüsü varmış ama Vatikan kilisesi inşa edilirkn bunlar sökülüp eritilmiş ve Vatikan’da kullanılmış… Bunun haricinde de süslemeler fazlasıyla yağmalanmış.



VATİKAN : Roma’ya gittim ama Vatikan’a merak edip de gitmedim diyorsanız geçmiş olsun. İki gidişimde de beni büyüleyen , çok beğndiğim ama bir o kadar da üzen bu yapı kesinlikle İtalya’da görülmesi gereken bir yer. Biraz sıra bile olsa zaman geçiveriyor ve buna kesinlikle değer. Neden üzüyor , çünkü kilise şunu söylüyor : Tarihi eser böyle korunur… Başka da bir şey demiyorum , içerideki figürlerden tutun da , tabloların muhteşemliğine , tavan süslemelerinin inanılmaz detaylı oluşu zaten sizi de büyüleyecektir.

Korhan YENİPAZAR

Keyifli ve bilgi dolu İtalya yazısının devamını bekleyiniz...





Bodrum Bodrum…
Tatildeyiz. Otelimiz Turgutreiste. Gelin görünki otel denize sıfır fakat deniz bulanık.Girilesi gibi değil… O bildik Bodrum Mavisi -Yeşilinden eser yok …
İdarelik bir kahvaltıdan sonra, O bildik Mavi – Yeşil denizi bulmak için Günlerdir dinlediğimiz candan, levent, sezen üçlüsü eşliğinde atladık arabamıza ve yola koyulduk. …
Yol arkadaşlarım...Sinem,Mustafa,Emel ve Kırmızı merdiven ile birlikte...

Meşhur Türkbüküne gitmeye karar verdik. ( Tabi Meşhurluğu kişiye göre değişir ).
Girişte hemen Bir beach gördük hadi bakalım şansımızı deneyelim bakalım güzel mi dedik. İşletmeye girerken ilk güzel ve büyük bir havuz karşıladı bizi . Aaa pardon önce güler yüzlü bir otopark görevlisi. Sonra içinde çocukların bıcır bıcır yüzmeye çalıştığı \ yüzdüğü bir havuz… Sonra yemyeşil çimler.. Sağda solda rengarenk minderlerin üstünde güneşlenen keyifli yüzler..Etrafta işlerini sevdikleri her hallerinden belli olan çalışanlar…
Az daha ilerlediniz mi sol tarafınızda günün en can alıcı noktası olan açık büfe tarafı…
Oraya birazdan döneceğim. Sonra tam karşınızda rengi tam mavi – yeşil olmasa da benzeri bir deniz. Güzel ve geniş Bir iskele….
Hava süper , Ortam süper ..tamam beğendik kalıyoruz. Fiyatı da bizim için uygun…
Dönüyorum can alıcı nokta ya Açık Büfe’ye :) O nasıl açık büfedir bilemedik. Gördüğümüz her şey o kadar güzel gözüküyordu ki gözümüze :) Ve enfes lezizdiler :) Dördümüzde de yemek yeme Kapasite zaten vardı birde yemeklerin güzelliği ile amiyane tabirle tıka basa yedik.
Buradan da tekrardan ellerine sağlık Selvi Beach’in Ahçılarının…
Karnımız tok altımız pek döndük iskelemize…
Güneş, Deniz ,Güzel esen rüzgar, Keyifli hoş sohbetler, Çekilen hareketli fotoğraflar…
Onca yemeğe birer soda gerek mantığıyla bir şeyler sipariş etmeye gittiğimde Eray beyle tanıştım. Ve o zaman karar verdim bu güzel günümüzü Bloğumda yayınlamaya. Biz beğendik herkes faydalansın bu güzel hizmetten diye.
Bu arada Eray Bey’in ısrarlarına istinaden onların spesiyali olduğunu düşündüğüm sıcak muhallebili kurabiyeyi tattık. Çok güzel bir tadı vardı. Giderseniz yemeden dönmeyin derim..Üstü pudra şekeri ile donatılmış.. hem göze hem mide ye hitap:) Eray Bey kurabiye’yi kendi yapmış oldukları naneli limonata eşliğinde tatmanızı önerecektir sizlere. Ben limonatanın tadına bakmadım ama arkadaşlarım beğenmiş deneyebilirsiniz.
Eray beyle birazda sohbet ettik. Gayet kibar ve ilgiliydi biz ve diğer müşterilere. Her ne kadar Biz Altay bey’in grubundanız dediysek te indirim yapmadı ama olsun :)
( Kasa da sohbet ettiğimiz için, ödeme yapmaya gelen birkaç müşteri’nin Altay bey Grubundayız demesine şahit oldum, fiyatlar hemen düşüverdi.Bende hemen eh bende Altay Bey’in Grubundayım dedim ama tutmadı :)seneye gidersek, Kendi indirimimi isteyeceğim :)

Burası neresi mi ? Evvet arkadaşlar burası bodum türkbükünde Selvi beach…
Çektiğim birkaç fotoğrafı sizler için ekliyorum. Web sitesini ziyaret edebilir ve ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.
www.selvibeach.com
Eray Bey nezdinde tüm çalışanlara teşekkür ederiz. Tatilimizdeki güzel anılarımıza güzel bir anı daha eklettirdikleri için..
Mine ÖZÇELİK \ 09.08.09 \ bOdRuM…

Yorum...

mine,
çok teşekkür ederiz. bugün senin sayende tüm çalışan arkadaşlarımla birlikte günümüze çok mutlu başlıyoruz. bizi çok şımarttın. sizlerin güzel tatil anılarınızda selvi beach olarak yer almaktan gurur duyduk. tüm arkadaşlarım adına selam ve saygılarımızı iletiyorum. gelecek tatillerde tekrar görüşmek dileğimle,

not: altan abi bizim için çok değerli bir büyüğümüzdür. o güne mahsus 40 kişilik grup indirimine denk geldiniz. yoksa bizim için her misafirimiz ayni değerdedir. ama bundan sonra mine hanımın grubundayım diyenlerin başımızın üstünde yeri var!!!

selvi beach
eray yılmaz

Fotoğraf Nedir ?


Fotoğrafın bilimsel açıklaması doğada mevcut gözle görülebilen maddi varlık ve şekilleri, ışık ve bazı kimyasal maddeler yardımıyla ışığa karşı duyarlı hale getirilmiş film, kağıt veya her hangi bir madde (örnek algılayıcı) üzerine saptayan fiziksel ve kimyasal bir işlemdir. Kelime Yunanca ışık anlamına gelen "photos" ve yazı anlamına gelen "graphes" kelimelerinden oluşmaktadır. Yani ışıkla yazmak anlamına gelmektedir bla bla bla gibi uzatabiliriz…

Ama bir dakika gitmeyin bir yere korkmanıza gerek yok bu kadar üstat dururken ben fotoğrafın bilimsel manasını yazıya dökmek gibi bir hadsizlik yapmayacağım.

Şimdi gelelim aslında fotoğrafın ne olduğu değil de bende neler uyandırdığı kısmına. Fotoğraf diyince bende ilk aklıma gelen sorular ; “Fotoğraf, sadece geçmişi kaydeden bir zaman makinesi olabilir mi ? Belkide o yüzden fotoğraf da eskidikçe daha bir değer kazanıyor?” Bu sorudan sonra da hemen aklıma izafiyet teorimin de öğrendiğimiz bin ışık yılı ilerisindeki bir yıldıza gidinceydi sanırım orda tabi ki bizi çok gelişmiş bir teleskopta beklemesi gerekiyordu ve İstanbul a tekrar baktığımızda Fatih Sultan Mehmet’in fethini görebiliyorduk. Acaba günümüzde ne kadar imkanlı ? : ) Şimdi düşününce en iyisi biz yine fotoğraf çekelim bin yıl sonraki insanın binlerce yıl ilerdeki yıldızlara gitmesine de gerek kalmasın : ) zaten ben hep bilim kurgu filmlerinde öyle uzaklara gidilmesinde de korkardım : ) Demek oluyor ki biz aslında fotoğraf çekerek geleceğe mi hizmet ediyoruz : ) vay be bir anda bütün fotoğrafçılara büyük bir misyon mu yükledim : )

Bu fotoğrafın biraz duygulardan arındırılmış kısmı oldu. Bide şöyle bir soru gelebilir illa fotoğrafın değerli olması için zaman mı geçmesi lazım? Bununla birlikte biz yani tüm sanatçılar gibi ölünce mi değerimiz anlaşılacak gibi bir kaygı da doğabilir. Tabi ki hayır! İşte orda kurtarıcı etki devreye giriyor yani duygular. Buraya da mı girdi duygular, merak etmeyin bu sefer yine duygusallaşmayacağım :) Ama bu kısmını hala bende çözebilmiş değilim. Bir fotoğrafa nasıl duygu katılır. Şöyle bir tarif olabilir mi acaba “bir martı bir çocuk hım yok olmadı sarılan çiftler hım buda çok klasik oldu, o zaman bir yaşlı amca çalışırken çekelim” : ) sanırım işin en zor kısmı bu işte, fotoğrafın zorluğu da burada başlıyor. Hayattın içinde hissettiğimiz duyguları bir dikdörtgen içine sığdırmak. Ama tabi şu da var ki o dikdörtgeni oluştururken biz yalnızdık ve o fotoğrafa bakanlar da fotoğrafı çekerken yanımızda olmadığı halde o duyguyu alabilmeli. Demek ki işin zor kısmı buymuş ama yinede her şeye rağmen zevkli. Bu arada hatam olduysa affola, tamamen amatörce bu konudaki düşüncelerimi yazıya aldım. Hepinize fotoğraflı günler diliyorum…

Erdem KIRCA

Adım Adım Özgeçmiş Hazırlama

Yeni mezun oldunuz ve kariyerinizin duvarlarını örmek için ilk adımlarınızı atmaya başladınız…
Yada iş değiştirmeyi planlayıp var olan duvarın rengini değiştirmeyi planlıyorsunuz…
Her ikisi içinde etkileyici bir özgeçmiş hazırlamakla işe başlamalısınız…
Şimdi adım adım nelere dikkat etmemiz gerekli onları gözden geçirelim ..
-------------------------------------------------------------------------------------
Adım 1…
Kişisel Bilgileriniz:
Özgeçmişinizi hazırlarken dikkat etmeniz gereken en önemli bölümlerden biridir. Ad soyad, Doğum Tarihiniz,İkametgah adresiniz ( Şehir dışında da ikamet edebileceğiniz adres varsa belirtmenizde fayda var ),Size ulaşabilecekleri ev ve cep telefonunuz, ulaşılamadığı takdirde ulaşabilecekleri bir yakınınızın telefon numarası, E-mail adresiniz,Ehliyet , Askerlik ile ilgili bilgileriniz,

Adım 2…
Eğitim & Deneyim
Bu bölümde ; eğer yeni mezunsanız eğitim bilgilerinize Yada yaptığınız staj bilgilerine öncelik vereceğiz.Deneyimli bir aday iseniz İş deneyimlerine öncelik verebiliriz.

Deneyimli bir aday iseniz \ Stajyer olarak çalışmış iseniz,
En son çalıştığınız \ çalışmakta olduğunuz Şirketinizden başlamak üzere başvurduğunuz pozisyona göre geriye doğru çalıştığınız şirketlerin, unvanını, kendi unvanınızı, İşe Giriş tarihinizi ve iş tanımınızı yazmanız gerekmekte.
Örneğin;
Vip Hotel,
04.08.2002 \ Devam ediyorum.
Unvan: F& B Asistanı
İş Tanımı: 100% türk sermayeli olan Vip Otelde yaklaşık 7 yıldır F&b Müdürünün asistanlığını yapmaktayım. Gerekli organizasyonların ön hazırlığını yapmak, Müşteri isteklerini F&B Müdürüne iletmek, Yasal yazışmaları takip etmek,Vb.(diye yaptığınız işleri başlıklar halinde yazmalısınız.)

Güneşoğulları Ltd.Şti
10.08.2008 \ 20.09.2009
Unvan : İnsan Kaynakları Departman Stajyeri
İş Tanımı: Genel olarak departman çalışanlarına yardımcı olmak.

Adım 3…
Eğitim
Bu bölümde eğitim bilgilerinizi en son okumuş / okumakta olduğunuz okulun adını, Bölümünüzü, Okulunuzun Başlangıç ve bitiş tarihlerini eksiksiz yazmalısınız.

Adım 4…
Yetkinlikler
Önce tanımlamasını yapalım. Yetkinlik , mükemmel performansın elde edilmesinde ayırt edici olan bilgi, beceri ve tutumları kapsayan gözlemlenebilir davranışlardır.
Bilgi : Her yetkinliğin az yada çok kavramsal boyutta bir bilgi düzeyi vardır.
Beceri : Yetkinliğin doğal yada tecrübe ile kazanılmış yetenek boyutudur.
Tutum : Kişilik özellikleri, karakter, inaç ve değerler gibi subjektif özelliklerin, bilgi ve beceriyi harekete geçirme konusundaki yaklaşımıdır.
Gözlemlenebilir davranış: Yetkinliğin gözlemlenebilir (ve ölçülebilir) davranışa dönüşmesidir.
Üstün performans: Davranış sonuçlarının ortalama performanstan daha fazla başarı sağlamasıdır.
Burada sizi diğer adaylardan farklı kılan ve ayırt edici olan özelliklerinizden bahsetmelisiniz.
Örneğin; Kullandığınız Bilgisayar Programları,Hakim olduğunuz yabancı diller,Kişilik özellikleriniz.
Adım 5…
Katılmış Olduğunuz Eğitimler & Seminerler
Okul yada iş hayatı boyunca eğitim veya deneyimleriniz doğrultusunda katılmış olduğunuz eğitimlerden, seminerlerden , tarihleri ve almış olduğunuz kurumları da belirterek bahsetmelisiniz.
Sırf bu bölüm dolsun diye ilginiz olmayan hasbel kader katılmış olduğunuz Eğitim & Seminer bilgilerini yazmayın. Görüntü kirliliğinden başka çok fazla bir işe yaramayacağını bilmenizi isterim.
Örneğin, Muhasebe Elemanı ilanına başvurmuşsanız, almış olduğunuz dış ticaret kursunu yazmamanızda fayda var.
Adım 6…
İlgi alanlarınız & Sosyal Faaliyetleriniz
Sizi siz yapan , yaparken keyif aldığınız, İlgilendiğiniz hobilerinizden, keyiflerinizden bahsetmelisiniz.Çoğu kişi tarafından özgeçmiş bilgileri içinde yazılması gereksiz bölüm olarak görülse de ayırt edici bölümlerden biridir. Hobileriniz, hangi işlerde lider hangi işlerde takip eden, Hangisinde yaratıcı , hangi işlerde rutine bağlı olabileceğinizi ayırt etmede faktör olarak değerlendirilebilir. O yüzdendir ki var olan keyiflerinizi yazmanız da fayda vardır.Ama özgeçmişiniz kalabalık gözüksün diye yapmadığınız yada ilginiz olmayan aktiviteleri yazmaktan kaçının.Mülakata çağrılmanıza belki yardımcı olabilir ama yanlış bilgilendirme söz konusu olacağı için 2 . aşamaya geçmenize engel olacaktır. Yazdığınız her bilgi için gelecek sorulara hazırlıklı olun.
Örneğin, Bir kere tenis oynamış iseniz, İlgi alanlarınız kısmına Tenis Oynamak diye yazmamalısınız.Yada ne kadardır oynuyorsunuz , yada en sevdiğiniz oyuncu kimdir ? diye tarafınıza yöneltilecek sorulara hazır olmalısınız.

Adım 7…
Referanlar
İşe alım sürencin en kritik ve en son noktalarından biridir.
Sizin hakkınızda bilgi verebilecek bir profesyonel bir de kişisel referans vermeniz yeterli olacaktır. Profesyonel referans, iş Hayatınızda birlikte çalıştığınız iş arkadaşınız yada yöneticiniz olabilir. Kişisel referans ise okul arkadaşınız, Sizi tanıyan bir aile dostunuz olabilir. Önemli olan, sizi tanıyor olması ve bu konuda kendisini arayan İnsan Kaynakları uzmanını sizin lehine ikna etmesi…
------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda verdiğim öneriler doğrultusunda Özgeçmişinizi hazırlayın ve İkinci Bölüm için, yani son düzenlemeler için devam edecek olan yazı dizimi takip ediniz lütfen 
Bol Şans ve Başarılar Diliyorum.
Mine ÖZÇELİK



www.mcozden.com